Selçuklu Fotoğraf Sanatı Derneği

 

 

TAŞKALE - BİNBİR KİLİSE - MEKE GÖLÜ
24 Mayıs 2009

 

Karaman civarının en fotoğrafik bölgesi olan, Taşkale'ye gitmek üzere sabahın erken saatlerinde bir araya geldik.  Aç olan karınlarımızı mutlu etmek amacı ile ilk durağımız çorbacı oldu. Sıcacık, bol acılı ve bol yağlı çorbalarımızı keyifle içtikten sonra yola koyulduk. Hepimiz güzel fotoğraflar üretmeyi ümit ediyorduk. Yolculuğumuz şaka ve kahkahalarla başlayıp yine aynı keyif ve mutlulukla devam etti.

İlk yaz habercisi yemyeşil ekinleri, rengarenk çiçeklerle bezenmiş tarlaları keyifle izleyerek Yeşildere kasabasına vardık. Bu kasabadan Taşkale yoluna döndüğümüzde doğa bize bambaşka  bir doku daha sundu. Açık renkli, hafif gözenekli kayaç görüntüleri manzaramızın keyfini daha da arttırdı.Bizi keyiflendiren geçmişi Bizansa kadar dayanan, Manazan Mağaralarının da içinde bulunduğu Toroslardan Bolkarlara kadar uzanan 27 km uzunluğunda rüzgarın ıslık çaldığı Taşkale Kanyonunun manzarasıydı. Bu kanyon artık fotoğraflarımızın ana malzemesi olacaktı.

 

Fotoğraf: Bilge Beştan Bahçıvan

Taşkale kasabasının girişinde sizi 35-40 m yükseklikte üzerinde yıpranmış teneke bir Atatürk portresinin yer aldığı ilk bakışta gördüklerimizin ne işe yaradığını kavrayamadığımız küçük oyukların olduğu bir duvar var. Burası köyün atmosferini en iyi yansıtan alanlardan en önemlisi …  Aracımızdan inince kırışmış yüzüyle duvarın dibinde soluklanan  sevimli  bir nine gördük.

Sevimli ninemiz elinde minik su bidonu, lastikle kulaklarından tutturduğu gözlüğü, koluna taktığı bastonu ile hepimizin fotoğraf karelerine konuk oldu. Nineyi yaşlılığı ve yalnızlığıyla baş başa bırakarak bizi çağıran fotoğraf karelerini bulmak üzere kasabanın dört bir yanına dağıldık. 251 adet antik tahıl ambarında 60 ton kadar  tahıl depolanabileceğini ve bu tahılların onlarca yıl dayanabileceğini döndükten sonra öğrendiğimde, insanoğlunun doğanın nimetlerinden 500 yıldan beri faydalanabildiği gerçeği bana çok etkileyici geldi.

 

Sıcak kanlı Taşkalelilerden ayrıldıktan sonra tekrar aracımıza binip yola koyulduk. Bu seferki durağımız yeraltından fışkıran soğuk suların minik minik şelaleler meydana getirdiği yeşillikler içinde Güllük Pınarı Tesisleriydi. Tesiste suları değerlendirmek için bir alabalık çiftliği kurulmuştu. Bu muhteşem doğadan bizimde payımıza düşen çiftliğin balıklarını afiyetle yemekti. Upuzun bir masanın etrafında keyifle balıklarımızı kah üşüyerek kah terleyerek yedik .Çünkü yaramaz bulutlar bizimle dalga geçer gibi gökyüzünde; güneşin bir sağından bir solundan usul usul süzülüyorlardı.

Taşkaleden sonraki durağımız Karadağ eteklerindeki Binbir Kilise bölgesiydi. Ve fakat Taşkale'nin panoramik manzarasını fotoğraflamak üzere indiğimiz gelincik tarlasındaki manzara o kadar etkileyiciydi ki doğanın bereketli kollarında derin bir soluk daha aldık.

 

 

Sönmüş bir volkan olan Karadağ eteklerinden başlayıp Madenşehir, Yukarıören ve Değle köylerinde yoğunlaşan Kilise kalıntılarının çokluğundan dolayı Binbir Kilise  olarak adlandırılan bölgeye vardığımızda hepimizde yorgunluk belirtileri baş göstermeye başlamıştı bile… Ama bu belirtiler Fotosellileri yıldırmamıştı, yıldıramazdı da zaten. Hepimiz heyecanla, ardarda deklanşöre basarak güzel kareler üretmeye çalıştık. Umarım başarmışızdır...

Gezimizin son durağı Karapınar ilçesinde sönmüş bir volkan kraterinin suyla dolmasıyla oluşan ve ortasında minik adacıkların bulunduğu, Sernur'un dünyanın nazar boncuğu olarak adlandırdığı Meke Gölü idi.  Adayı oluşturan volkanik küllerin yapısı en şiddetli yağmurları bile emecek yapıya sahip olmasından dolayı gölün şekli  yüzyıllardır değişmemişti. Ben grubun içinde gölü ilk kez gören olarak hayal kırıklığına uğruyorum. Çünkü göl neredeyse kurumaya yüz tutmuş. Konya havzasında ki yer altı sularının bilinçsiz tüketimi yaz aylarında gölü bu kötü kaderle yüzyüze bırakıyormuş. 400 milyon yıl  önce volkanik bir patlama sonucu oluşan bu muhteşem doğa harikasının 21. yüzyıl teknolojilerinin güzelleştireceğine dair bir umut taşıyorum yinede yüreğimde.

 

 

Gezinin son fotoğraf karesini Meke Gölü manzarasının önünde topluca rüzgara ve toza inat çektirip, aracımıza biniyoruz. İki saatlik bir yolculuktan sonra keyifli ve kahkahalı anların bolca yaşandığı bir geziyi daha bitirip, yorgun ama mutlu vedalaşıyoruz . Mutlulukla kalın…

Bilge Beştan Bahçıvan