| 
			
			
			 
				  
			
				
				KASTAMONU 
				13 Kasım 2015 
			
				  
			
				
					
						| 							
						 
						
						       
						Yine bir 
						Fotosel gezi macerası… Bu sefer rota Kastamonu. 
						
						
						       
						13 Kasım 
						akşamı her zamanki buluşma yeri olan Perşembe Pazarından 
						gece 23.00 de hareket edildi. Yoldan da bir iki 
						arkadaşımızın da bize katılmasıyla toplamda 16 kişi, 
						düştük yollara. Arabada sürekli yer değiştiren Sabri’yi 
						artık aracın içinde takip edemiyorduk :)  Sıcakladım 
						diyen onunla yer değiştiriyor, üşüdüm diyen onunla yer 
						değiştiriyordu. Bir süre sohbet muhabbet derken yenilen 
						meyveler, poğaça ve keklerin sonunda otobana çıkmadan 
						önce kısa bir çay-kahve molasından sonra herkes uyku 
						moduna geçti.  
						
						
						       
						Sabah 
						06.30 civarı Kastamonu’ya ulaştık. Ha bu arada! 
						Uyumaması gerekenler de uyuduğu için kahvaltı edeceğimiz 
						yeri geçmişiz… 
						
						
						       
						Yol 
						boyunca şoförümüz Mustafa Bey’den daha çok efor sarfedip, 
						sağ salim gidip, gelmemizi sağlayan Uğur Hoca’ya da 
						teşekkürü bir borç biliriz. Şoförü uyanık tutma ve 
						muhabbet açma konusundaki üstün başarısı takdire şayandı.
						 
						   | 
					 
					
						| 							
						 
						
						    
						   | 
					 
					
						| 
							    | 
					 
					
						 | 
					 
					
						| 
						 
						
						       
						Kastamonu 
						merkezde bize Sayın Mehmet Kurdaş katıldı. Yol boyunca 
						bize rehberlik etti. Önce merkezdeki Canoğlu 
						Restaurant’ta  çorbalarımızı içtik, kendimize geldik. Ve 
						ardından Devrekani’ye doğru yola koyulduk. Yolda bizi 
						sis ve kırağı karşıladı. Ama kısa bir süre sonra güneş 
						yüzünü gösterdi. Her gördüğümüz güzel yerde durmaya 
						başladık. Hemen makinalar çıkıyor, biz arabadan atlıyor 
						ve resim çekiyorduk. Biz yeni kursiyerler yanlış 
						yaptığımızda Osman Hoca’dan hemen fırçayı yiyorduk. 
						Osman Hoca hatalarımıza değil, aslında daha çok 
						ilgisizliğimize kızıyordu. Son talimatı da; biz yeniler 
						foto çekimi sonrası araca en son binecektik. Osman Hoca 
						öyle dedi :)  
						   | 
					 
					
						 | 
					 
					
						| 
							 
							
							       
							  
							
							   | 
					 
					
						 | 
					 
					
						
						
							
								
								  | 
							 
							
								| 
									
									Fotoğraf : Ömer Şan GENÇ | 
							 
						 
						 | 
													
						 
						
						       
						Ancak 
						aramızda öyle birisi var dı ki heyecanı hepimizden 
						farklıydı. Çünkü yeni aldığı 400mm’lik prime lensini 
						denemek istiyordu. Maalesef yol kenarında bizim 
						gelişimizin şerefine telefon direklerine konmuş olan 
						şahinler, 400lük şahaserin menziline girmemek için birer 
						birer uçuyordu. Keşke kamuflaj örtümü de alsaydım diye 
						düşünen Ömer Bey, gözleri ufukta en ufak bir hareketi 
						kaçırmamak için, kah ön camda, kah kapının aralığında 
						şansını arıyordu.   | 
					 
					
						|   | 
					 
					
						
						
							
								|   | 
								  | 
							 
							
								| 
						 
						
						     
						Yaralıgöz mevkiinde herkes bir tarafa dağıldı, güzel 
							kareler yakalamak için... Sarı yeşil turuncu 
							kahverengi, tüm renkler birbirine karışmış bizi 
							bekliyordu sanki. Bir süre orada takıldıktan sonra 
							Ortasökü Köyü Isırganlık mevkiine geldik. Burada 
							bizi tomruklar ve iş makinası karşıladı. Yolda 
							yaprak üstünde buz tutmuş su damlaları, kırmızı 
							benekli mantar harikaydı. Bize kompozisyon bulan ve 
							onu renklendiren grubumuzun en küçük üyesi Elif 
							burada çok iyi iş çıkardı. :) Hemen yan taraftaki 
							köyde odun kesen Döndü Teyze ve torunları çok sıcak 
							insanlardı. Poz verebilmek için, bizden aldığı gazla 
							var gücüyle odun kesiyor, arada dinleniyor, o esnada 
							bir de laf yetiştirmekten geri kalmıyordu.   
							  | 
								
								  | 
							 
							
								|   | 
								
								 
									
									Fotoğraf : Elif KASAPOĞLU  | 
							 
							
								| 
						  | 
							 
							
								| 
						 
						
						     
						Sonrasında Çiçek Yaylası, Dağköy 
							civarında bir ormanda çok eğlendik. Yerlerde yatıp 
							selfiler çektik. Yaprakları havalarda uçurduk. 
							Birbirimizi kaybettik ve bulduk. Özellikle Vesile ve 
							Hilal sürekli ellerinde cep telefonu selfi 
							peşindeydiler :)  Kaymazlar ve Dumanlar Mahallesi 
							sapağında durup yine deklanşörlere bastık. Burada 
							grup olarak yolun ortasında fotosel grup fotoğrafı 
							çekelim  dedik ama gelip giden araçlardan dolayı bir 
							dağıldık bir toplandık. Yakaören ve Konaklı Köyü 
							civarında da güzel kareler yakaladık. HilaI’i 
							salıncakda salladık durduk. O sallanmayı sevdiğinden 
							değil ha, güzel bir poz yakalamak için. 
							J  | 
							 
							
								|   | 
							 
							
								| 
								
								 | 
							 
							
								|   | 
							 
						 
						 | 
					 
					
						| 
						 
						
						     
						Abana da Ay-Ce Liman Cafe’de yemek 
						molası verdik.  Çorba, balık, salata ve tatlıdan oluşan 
						güzel bir menümüz vardı. Çaylar eşliğinde hem dinlendik 
						hem sohbet ettik. Grupta birçok kişi birbirini uzun 
						süredir tanıyordu. En yenileri bendim içlerinde. O kadar 
						sıcak bir ortam vardı ki hiç yabancılık çekmedim. 
						
						
						     
						Abana’dan sonra Darsu Köyü ve 
						Poyrazlar Mahallesi ki her iki tarafı da deniz olan çok 
						güzel sırta yerleşmiş bu mahalle. Buradaki evlerde 
						oturanlara imrenmemek elde değil, öyleki evin önüde 
						arkasıda deniz manzaralı. Biz de burada deniz kenarında 
						fotoğraf çekimi yaptık, hevesle.  Artık hava soğumaya ve 
						akşam olmaya başlamıştı. Bir sonraki durağımız 
						İnebolu’ydu. Burada Mehmet Bey bizden ayrıldı. Kastamonu 
						Fotoğraf Derneğinden Mehmet Hoca’nın rehberliği 
						sayesinde bir fotoğrafçı gözüyle bizi gezdirdiği ve 
						sıcak ev sahipliği için çok teşekkür ederiz. Sayesinde 
						çok eğledik, zamanın  nasıl geçtiğini anlayamadık.
						
						
						     
						İnebolu’da  küçük bir şehir merkezi 
						turu yaptık. Gruptaki kızlar sarı yazmalar aldılar.  Sanırım 
						birçok fotoğraf da artık onları sarı yazmalı göreceğiz. 			
						
						
						     
						İnebolu’dan sonra Küre, Ağlı, Azdavay 
						ve Pınarbaşı güzergahında konaklayacağımız yer olan Park 
						Ilıca Otele doğru yola çıktık. Yol çok bozuk ve 
						virajlıydı, bizi epey zorladı. Daha doğrusu şoförümüz 
						Mustafa ve onu uyanık tutmak için çabalayan Uğur Beyi 
						daha çok. Pınarbaşı Köyünde köy kahvesinde birer çay 
						molası verdik. Sıcak çay hepimize çok iyi gelmişti.
						
						    | 
					 
					
						|   | 
					 
				 
			 
			
				
					
						| 
						 
						
						     
						Oteldekiler 
							bizi kapıda karşıladı. Herkes hızlı bir şekilde 
							odalara eşyalarını koyup yemek için toplandı. Soba 
							başında sıcacık ortamda tarhana çorbası, salata, 
							mantar kavurma, ispit otu, et ve bulgur pilavı 
							harikaydı. Yemek sonrası kahve görevi Hülya ve bana 
							düştü.  Sonra oteldeki Sıdıka Teyze bize yaklaşık üç 
							kilo kestane verdi. Soba üstünde kestanenin tadına 
							doyamadık. Birkaç kişi akşamdan gidip şelaleyi 
							görmek istediler. Çakal, tilki ve ayı uyarılarına 
							rağmen otel sahibi ile birlikte yola çıktılar. Biz 
							de onları çok özleyeceğimizi ve onları tanımaktan 
							çok memnun olduğumuzu söyleyerek vedalaştık 
							kendileriyle. :)						
						
						
						     
						
						Biz kalanlar sanki evdeymişiz 
							gibi sobada kestane, bardağımızda çay günün 
							yorgunluğunu attık. Kimimiz nargilesini tüttürdü 
							kimimiz soba kenarında ve televizyon karşısında 
							uyukladı. Bu arada dört beş kişi bütün kestaneyi 
							bitirdik :) Şelaleye gidenler yoğun sis nedeniyle 
							fotoğraf çekemeden geri döndüler.   | 
					 
					
						|   | 
					 
				 
				
					
						
						
						      | 
						
						  | 
						
						 
						
						     
						Sabah altı da uyandığımızda bizi 
						yağmur selamladı. Bir kaç kişi o yağmurda şelaleye doğru 
						yola çıktık. Bir grup da uyumaya devam etti. Manzara 
						muhteşemdi. Şelaleye gidiş yolu yağmurunda etkisi ile 
						bizi bayağı zorladı. Ama yolun sonunda fotoğraf çekmek 
						vardı. Harika anlar yakalandı orada. Daha sonra otele 
						döndük ve kahvaltı ettik. Kahvaltıdan sonra diğer grup 
						da şelaleye gitti. Ben, Serap  ve Sabri ikinci grupla da 
						yola koyulduk. Serap iyi ki kırmızı şemsiyesini getirmiş. 
						Bize model oldu tüm gün. Çok eğlenerek, bol bol selfi 
						yaparak ve sosyal alemde paylaşıp insanları 
						kıskandırarak otele geri döndük.  | 
					 
					
						| 
							Fotoğraf 
							: Güray KASAPOĞLU | 
						
							  | 
						
							  | 
					 
					
						|   | 
					 
					
						| 
							 
						
						       
						Öğleden sonra artık geri dönme 
							vakti gelmişti. Çok üzülerek de olsa artık oradan 
							ayrılmak zorundaydık.  Toplu resimler ve halay 
							çekildikten sonra Pınarbaşı Köyüne doğru yola çıktık. 
							Burada kızlara elbise dikmek amacıyla basma ve 
							rengarenk kumaşlar aldık. Sernur Hocam kesimi 
							yapacak ben de dikimi. 
						
						
						       
						
							Sonrasında köy kahvesinde çay ve bazlama eşliğinde 
							öğle yemeği yedik.  
						
						
						       
						Eflani üzerinden Safranbolu’ya 
							doğru yola koyulduk. Safranbolu’ya geldiğimizde hava 
							kararmak üzereydi. Kısa bir gezi ve fotoğraf 
							turundan sonra lokumlarımızı da alarak tekrar yola 
							koyulduk. Aklımız Safranbolu evlerinde kaldı ve bir 
							sonraki gezi planına bunu da ekledik.  
							
						
						       
						Artık otobanda rahat rahat 
							gidiyorduk. Engebeli ve virajlı yollardan sonra çok 
							iyi gelmişti. Sessiz sinemalar, bilmeceler, zeka 
							oyunları, Sabri’nin konuşma konusu bulma çabaları, 
							derken geceye Hilal, Vesile, Osman Hoca ve Sernur 
							Hoca’nın klibi damgayı vurdu. “ha ha ha çatlasın 
							düşmanlar, benim de artık bir sevgilim var…” 
						
						
						       
						Kulu Baran Tesislerinde çay 
							molası verildi. Artık hepimize gezinin yorgunluğu 
							çökmüştü ama çok da mutluyduk. Çünkü herkesin 
							aklında ve makinalarımızda bir sürü güzel anı 
							kalmıştı. Gece oniki sularında Konya’ya vardık.
							 
						
						
						       
						
							16 farklı yaşta, farklı işte, farklı sosyal ortamda 
							olan bizler tek bir amaç için fotoğraf yapmak için 
							buluştuk ve bence çok güzel yaptık... 
						
						
						       
						Bir sonraki faaliyette tekrar 
							buluşmak üzere vedalaştık… 
						
						
						       
						
							Hoşçakalın. 
							
							
							Sema KASAPOĞLU 
							    | 
					 
				 
				  
				  
				   
 |