| 
			
			
			 
				  
			
				
				FOTOSEL DERNEĞİ BEYPAZARI ‘NDA  
				
				
				17 NİSAN 2011 
			
				  
			
				
					
						| 
							 Sizleri önce Beypazarı hakkında 
							bilgilendirmek ve daha sonra gezimizden bahsetmek 
							istiyorum. Beypazarı, Ankara‘nın 100 km. batısında, 
							eski Ankara-İstanbul yolu üzerindedir. Geçmişte 
							olduğu gibi bugünde Ayaş, Güdül, Nallıhan ve 
							Kıbrıscık ilçelerinin ortasında sosyal, kültürel ve 
							ekonomik merkez olma özelliğini korumaktadır. 
							 
							Beypazarı, Roma döneminde, İstanbul’u 
							Ankara ve Bağdat’a bağlayan önemli büyük tarihi 
							geçit yolları üzerinde bulunmaktadır. Türklerin 
							Sultan Alparslan komutasında Anadolu‘ya girmesinden 
							sonra Marmara’ya ulaşmaları sonrasında Beypazarı da 
							ilk Türk akınları ile karşılaşmıştır. Selçuklu 
							yönetimindeki Beypazarı, konumu gereği sık sık göç 
							eden Türkmen boylarına yurt olmuştur. Selçuklular 
							döneminde Beypazarı, İstanbul-Bağdat yolu üzerinde 
							önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Beypazarı, 
							Orhan Bey‘in Ankara’yı alması ile Bursa sancağına 
							bağlanarak Osmanlı yönetimine geçmiştir. 
							 | 
					 
					
						|   | 
					 
					
						
						
							
								
									| 
									 
									   | 
								 
								
									| 
									 
									
									Fotoğraf: Özlem Öner  | 
								 
								
									|   | 
								 
								
									| 
									 
									   | 
								 
								
									| 
									 
									
									Fotoğraf: Özlem Öner  | 
								 
							 
						 
						   | 
						
							 Beypazarı Konakları bizi tarihe çekmenin 
							yanı sıra yöre insanının yaşayış tarzı ve sığınma 
							anlayışı hakkında bilgi sızdırıyor. Genellikle iki 
							yada üç katlı olan konaklar yapılırken işlevsel ve 
							kültürel detaylarla bezenmişler. Evler cumbalı yada 
							guşganalı yapılar olarak çıkıyor karşımıza. Guşgana, 
							tipik Beypazarı evlerinin en üst kısmında bulunan 
							küçük bir bölümdür. Beypazarlılar, hem aileleri 
							genişlediğinde evi büyütme ihtimalini düşünerek hem 
							de yiyeceklerini kuruturken ve muhafaza ederken 
							yararlanmak amacıyla böyle bir yapı tercih 
							etmişlerdir. Guşganalar yazın sıcaktır, kışlık 
							ihtiyaçlar kurutulur, kış geldiğinde o aylarda soğuk 
							olan bu kısımda bozulmadan saklanır. 
							 Günümüzde, yöresel kültürü yansıtan 
							değerlerin sunulması için Beypazarı Konaklarının 
							bazıları restoran veya pansiyona çevrilmiştir. Daha 
							küçük evlerde yöresel gıda ürünlerinin satıldığı 
							mağazalarda yada el işçiliği alanında önem taşıyan 
							Beypazarı gümüşçülüğüne mekan olmuştur. İlçede başka 
							illerden gelip usta ellerle işlenen harika 
							aksesuarlar mevcuttur. Gümüşün işlenip ince tel 
							haline getirilerek şekillendirilmesine telkari 
							denir. Telkari işçiliğiyle kemer, kolye, bilezik, 
							küpe, iğne,başlık gibi takı aksesuarları yapılıyor. 
							 Yörenin önemli sanat dallarından biriside 
							dokumacılıktır. İlçede bu sanattan ortaya çıkan 
							ürünler hala kullanılmaktadır. Yemenicilik ise 
							Beypazarı için oldukça önemli bir sanattır. Yok 
							olmaya yüz tutmuş olan dövme bakırcılık, demircilik, 
							semercilik ve saraçlık sanatları da yöre ekonomisine 
							katkıda bulunmaktadır.  | 
					 
					
						|   | 
					 
					
						| 
						 
				   | 
					 
					
						|   | 
					 
					
						| 
							 17.04.2011 tarihinde 
							Selçuklu Fotoğraf Sanatı Derneği tarafından 
							düzenlenen günü birlik Beypazarı gezimize katılmak 
							üzere Nalçacı Perşembe Pazarı önünde toplandığımızda 
							saat 03.00‘dü. Birbirimizi 
							nasıl selamlayacağımızı bir türlü beceremedik. Kimi 
							“Günaydın” kimi de “İyi Geceler” diyordu. 03.15'te 
							yolculuğumuz başladı. İstikametimiz 
							Kadınhanı-Polatlı-Beypazarı idi. 
							 Sabah saat 06.00 da Polatlıya vardık. 
							Şehrin girişindeki sabahçı kahvesinde taze 
							çaylarımızı yudumlarken birbirimizle kaynaşmaya 
							başladık. Tabi yanımızdaki ev yapımı börek ve 
							çörekleri yerken uykumuz yavaş yavaş açılıyordu. 
							Kısa molamız 06.30'da bitince tekrar yola koyulduk. 
							15 dk.sonra Gordiondaydık. Midas Tümülüsünü 
							ziyaretimiz epey eğlenceli geçti. Ayakkabılarımız 
							çamura saplandı ama mücadelemiz başarıyla 
							sonuçlandı. Midas Tümülüsü 300m lik çapı, 55m lik 
							yüksekliği ile muhteşem bir görüntüye sahiptir. 
							Gordionda yaşamış Pryg kral ailesi mensupları ile 
							zengin ve asiller için yapılmış sayıları 80 i bulan 
							yığma mezarlar içerisinde en büyüğü olan tümülüs 
							Midasa ait olandır.  
							 | 
					 
					
						|   | 
					 
					
						
						
							
								
									| 
									 
									   | 
								 
								
									| 
									 
									
									Fotoğraf: Özlem Öner  | 
								 
								
									|   | 
								 
								
									| 
									 
									   | 
								 
								
									| 
									 
									
									Fotoğraf: Özlem Öner  | 
								 
								
									|   | 
								 
								
									
									  | 
								 
								
									| 
									 
									
									Fotoğraf: Özlem Öner 
									   | 
								 
							 
						 
						   | 
						
							 
							Buradan tekrar yola çıktık. Saat 07.30'du. Nihayet 
							Beypazarına vardık. Saat 08.30'da Beypazarı 
							girişinde bizi sevgili arkadaşımız Fadim Akça 
							karşıladı. Bizi önce İnözü Vadisindeki Cevizlibağ 
							Restorana götürdü. Yöresel tatlarla hazırlanmış olan 
							kahvaltı sofrasına oturduğumuzda saat 09.00'u 
							gösteriyordu. Keyifli bir kahvaltıdan sonra saat 
							10.00'da şehir merkezine vardık. Hanlarönü 
							Meydanında sevgili arkadaşımız Fadim Akça gezi 
							planımızı açıkladı. İlk olarak Beypazarı Tarih ve 
							Kültür Müzesi’ni ziyaret ettik. Saat 11.45'te, 
							Yaşayan Müze’ye doğru yürümeye başladık. Pazar 
							yerinin içinden geçerken bayan arkadaşlar alışverişe 
							çoktan başlamışlardı. Epey zaman kaybettikten sonra 
							Yaşayan Müze’ye vardık. Müze hakkında bilgi aldıktan 
							ve gezdikten sonra girişteki avluda kakuleli 
							kahvelerimizi içtik. Saat 13.00. Fincanların 
							saplarına iliştirilmiş olan niyet zarflarını açan 
							arkadaşlar birbirlerine epey takılıp güldüler. 
							Gerçekten çok eğlenceli bir kahve molasıydı. Hele 
							kahveyle ikram edilen çikolataya bayıldık ama 
							çarşıda aramamıza rağmen bulamadık. Müzeden 
							çıktıktan sonra hem çarşıyı dolaşıyor hem de ilginç 
							fotoğraflar çekiyorduk. Bu arada yine acıkmıştık. 
							Saat 14.00'de Cevizlibağ restorana geri döndük. 
							Yöresel yemeklerden hazırlanmış muhteşem bir sofra 
							bizleri bekliyordu. İlk olarak yörenin meşhur 
							tarhana çorbasını içtik. Daha sonra yörenin sanat 
							şaheseri olan yaprak sarmaları gelir gelmez, bizler 
							ritmik hareketlerle yemeye başladık. Sırada yörenin 
							meşhur güveci vardı. Pilav ve etin muhteşem uyumu. 
							Finalde 80 kat yufkadan yapılmış baklava gerçekten 
							görülmeye değerdi. 14.45'te İnözü vadisinden 
							ayrıldık. Tekrar şehir merkezine döndük. Gümüşçüler 
							Çarşısı‘nı ziyaret etmeden geçemedik. Özellikle 
							bayan arkadaşlar Beypazarı ekonomisine epey katkıda 
							bulundular. Hem pazarda alışveriş yapıyor hem de 
							ilginç pozlar yakalıyorduk.  
							
							Artık sıra Hıdırlık Tepesi’ndeydi. Grubumuz ikiye 
							ayrılmıştı. Birinci grup yorgunluktan yürüyemez hale 
							gelince minibüsle gitmeye, ikinci grup ise yürüyerek 
							gitmeye karar verdi. Araçla tepeye çıktığımızda saat 
							18.30 idi. Yaya grup bir türlü gelemiyordu. Nihayet 
							beklenen telefon geldi. Yanlış tepeye çıkmışlar. 
							Yürüyerek dönemeyecek kadar yorulmuşlar ve bir 
							traktöre otostop çekip inmişler. Şoförümüz 
							İbrahim‘den yardım istiyorlardı. İbrahim kaptan 
							hemen gidip macerasever arkadaşlarımızı getirdi. 
							Artık hava kararmak üzereydi. saat 19.00 olmuştu. 
							Hemen tripodlar kuruldu. Kentin yanan ilk ışıklarını 
							görüntülemeye başladık. Saat 20.00'a kadar süren 
							çekimlerden sonra çarşıya dönerek, önceden sipariş 
							verdiğimiz gözlemelerimizi afiyetle yedik. Saat 
							21.00 olmuştu.  
							 | 
					 
					
						|   | 
					 
					
						| 
							 
							Artık sevgili arkadaşımız Fadim AKÇA ve 
							Beypazarı’ndan ayrılma zamanı gelmişti. Tekrar 
							görüşmek üzere vedalaştıktan sonra yine yola 
							koyulduk. Hepimiz gerçekten çok yorulmuştuk ama 
							uyumaya korkuyorduk. Çünkü kaptanımız çok yorgun ve 
							uykusuzdu. Tam o sırada sevgili arkadaşımız Emrah 
							bizim için kendisini feda ederek, kaptanımızı süper 
							esprileriyle canlı tutmayı başardı. Emrah sayesinde 
							çok eğlenceli geçen dönüş yolculuğumuz 02.00'da sona 
							erdi. Yine bir gezide buluşmak dileklerimizle 
							vedalaştık. Geziye katılan tüm arkadaşlarıma ve 
							sayın hocam Osman ERMİŞLER’e, ayrıca bize tüm gününü 
							ayıran sevgili arkadaşımız Fadim AKÇA’ya çok 
							teşekkür ediyorum.  
							
							Bol ışıklı günlerde buluşmak dileğiyle….  
							
							Özlem ÖNER     | 
					 
					
						|   | 
						  | 
					 
				 
			 
			  
 |